Türkiye Elitliği

Türkiye’de elit olmanın üç ayrı yolu var. Birincisi sermaye sahibi olmak, ikincisi siyasi olmak, üçüncüsü de sanatçı olmak. Bir dördüncü yol düşünüyorum, aklıma gelmiyor. Bu ülkede en fazla kıymet gören üç tane kesim var. Zenginler, siyasetçiler ve medya yıldızları. Bu ülkede bir bilim dalında başarılı olmuş bir insanın değer görmesi görülmüş, duyulmuş şey değildir.

Bilimsel olarak yetenekli ve bilgili olan insanların kıymet görmeleri için uygulamaları gereken tek bir metot vardır ki o da yurtdışına gitmek. Kendilerine kucak açmış olan Amerika ya da Avrupa üniversitelerinden birine gitmek. Bilgiye kıymetin verilmeyen, paraya ve şöhrete tapılan bir zamanda ve mekânda yaşıyoruz. Bilgi hakir görülüyor. Para başlara taç ediliyor.

Elitliğin var olmaması lazım. Kanunlar önünde her insan eşittir aslında. İnsan insan olduğu için değer görmelidir her şeyden önce. Sonra da bilgi sahipleri biraz daha fazla değer görmelidir. Bu da bilgi sahiplerinin bu eşitliği insanlara anlatma vazifesine sahip olmalarından kaynaklanır. Aksi takdirde bilim insana insanlığı öğretmiyorsa bilim de önemini yitirir. Bugün bu ülkede bir şarkıcı televizyonlara çıkıp insanlıktan bahsedip insanlara ders verebiliyor. Anketler yapılıyor ve sesinin güzelliğinden başka özelliği olmayan bir insan toplumdaki en güvenilir insan olarak değer kazanabiliyor. Bu insan bir ölçüde güvenilir bir insan olabilir. Gelin görün ki bu insanın güvenilirliğinin konuşuluyor olmasının tek sebebi daha fazla medyatik olması. Belki çok daha üstün değerleri barındırıyor bu ülke ama medyatik ya da siyasi ya da zengin olmadıkları için göz önünde olamıyorlar.

Ülkemizde bu üç grup insan çok fazla değer görünce, bu gruba girmeyen insanlara verilecek değer pek fazla kalmıyor. Ölüm bu insanlar için sıradan bir hadise haline geliyor. İsa Kalkış, Serdar Karayiğit, Bilal Genç, Tuba Yomi diye dört isim sıralıyoruz. Bu insanlar kim diye soracak olursanız geçen sene Ankara Ulus’taki bombalı saldırıda ölenlerden bazıları. Bu isimler aileleri hariç herkes tarafından unutuldu çoktan. Çünkü ülke standartlarına göre elit değillerdi ve bize her insanın eşit olduğunu kimseler öğretmedi. Elit olmayan binlerce gencimiz Güneydoğu’da şehit oldu. Elit olmayan üniversite hocalarımız düşen bir uçakta öldüler. Elit olmayan binlerce insanı değişik vesilelerle kaybettik ve hemen ardından unuttuk. Güngören’de geçen hafta yaşanan patlamada on yedi kişi öldü. Patlamanın bir zengin semtinde olmaması medyadaki yankısını azalttı. Elit saydığımız gruptan insanların ölmemiş olması bir seneye kalmadan hepsinin unutulmasına neden olacak. Medyatik bir sanatçının ayağına sıkılan bir kurşunu yıllarca unutmuyoruz hâlbuki. İnsana insan olduğu için değil önce parası, şöhreti ve de mevkii için kıymet veren bir toplum haline geldik. Nasreddin Hoca misali, Ye Kürküm Ye devrindeyiz.

Kanunlar önünde teorik olarak her insan eşittir. Pratikte bazıları daha eşit de olsa teoride kimsenin kimseden farkı yok. İnsan ahlakı bunu gerektirir zaten. Yaradan’ın huzurunda da takvadan başka bu eşitliği hiçbir şey bozamaz. Rabbimiz paraya ve mevkie ya da şöhrete bakmaz. Çoban takvalıysa devlet başkanının önündedir. İnsanların değer yargılarına baktığımız zamansa daha farklı bir tabloyla karşılaşıyoruz. Sıradan insanların varlıkları sadece istatistiksel değer taşıyor. Türkiye 70 milyon nüfusa sahiptir’deki 70 milyonla; patlamada 17 kişi öldü’deki 17 sadece sayısal değer taşıyor. Ülke standartlarına göre elit olmadıkları için bundan fazla kıymetleri yok.

Anlamsız kavgalar uğruna, insanlığa sığmayacak şekillerle canlarından edilen her bir insanımız için ayrı ayrı gözyaşı döküyorum ve ayrı ayrı Rahmet diliyorum Rabbimden her birisi için. Hiçbir fark gözetmeksiniz her biri için ayrı ayrı üzülüyorum ve bu ülkede bombanın, canavarlığın, cinayetin olamadığı, herkesin eşit olduğu bir gün için dua ediyorum.

Author: mehmet
Mehmet Zeki Dinçarslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir