ne var ki dünyada

insan ve eşya yalnızca

Değişime Direnmek

  • DÜŞÜNCELER

Orta Asya steplerinden Anadolu’ya uzanan uzun yolculukta Türk atlıları heybelerinde iki şey taşıyorlardı. Birincisi, eğilmeye bükülmeye gelmeyen, sözlü olarak herkesin zihninde var olan ve katı bir şekilde uygulanan Türk töresiydi. Biz buna adalet sistematiği diyelim. Suçluların cezasız kalmadığı, mağdurun kesinlikle tatmin edildiği, suçu işleyenin hükümdar soyundan dahi olsa ceza aldığı bir adalet sisteminde toplumsal hayatın sürekliliği yatar. Bilerek ya da bilmeyerek Türk milleti töresini ta Orta Asya steplerinde heybelerine koymuş, Osmanlı’nın ilk zamanlarına kadar da uygulamayı sürdürmüştür.


Heybenin diğer gözünde ise değişime karşı direnmeyen bir merak duygusu yatıyordu. Türk milletinin en temel özelliklerinden birisi -o zamanlar- değişime karşı direnmemekti. Yeni görülen şeye hızlıca adapte olunuyor, uygulamasında ise ters reaksiyonlar gösterilmiyordu. İslamiyet’in Türkler arasında bu kadar hızlı yayılmasından hayretle bahseder tarihçiler. Hâlbuki değişime karşı bu kadar az direnci olan bir millet için doğal bir şeydir yeni olanı hızlıca kabul etmek. İslamiyet’le tanışan Türk boyları bu dine karşı alerjik reaksiyon göstermediler. Merakla inceledi, hayretle keşfedildi ve heyecanla uygulamaya geçildi. Bir dönem Selçuklu saraylarında Farsça konuşuldu. Değişik bir dildi ve hoş bir tınısı vardı. Uç bir örnek olduğunun farkındayım fakat dil konusunda bile alerjisi olmayan bir milletin zaman içerisinde bilimsel gelişmelerin de beşiği haline gelen devletler kurmuş olması tesadüf değil.


Dünya tarihinde liderlik sürekli el değiştirmiştir. Kimi zaman Roma kimi zaman İngiltere liderlik tahtında yer almıştır fakat birkaç defa bu tahtta oturan tek millet Türk milletidir zira yükselmek için gerekli iki şeyi genetik olarak bünyelerinde taşımışlardır her zaman: Keskin bir adalet ve yeniliklere açık bir dirençsizlik. Sabit bir adalet, değişken bir eğitim. (Değişken derken yeniliklere açık olmayı kastediyorum.)


Bu şablonu dünya lideri medeniyetlere uygulayalım isterseniz. İslam medeniyeti yükselirken sabit bir adalet sistemi vardı zira Kuran ve Sünnetle sabitti kurallar. Yeni şeyler öğrenmek konusunda da alerjik reaksiyon gösterilmiyordu. Aristo’ya Muallim-i Evvel denildiğini bilirsiniz. Aristo’yu dünya ile tanıştıran belki de İslam âlimleri olmuştur. Geçelim bugünün Amerika’sına. Adalet sistemlerinin nasıl da katı olduğunu filmlerden görmüşsünüzdür. Dünyanın her yerinden yetişmiş beyinlerin Amerika’da kendilerine nasıl yer bulduklarını varın siz düşünün. Her yeniliğe açık olan eğitim kültürleri sayesinde bugün dünyanın lideri konumundalar.


Demek ki, değişime karşı direnç göstermemek, yeniliklere açık olmak, gelişimin temel gereksinimiymiş. Dünyayı değiştirecek, dünyaya adaleti getirecek, zalimlerin silahlarını yok edecek, mazlumun hakkını verecek, haksızlıkları ortadan kaldıracak nesillerin yetişmesi için ve bu nesillere hamilik eden memleketin bizim memleketimiz olması için yapılması gereken şey doğru bir eğitim sistemini bugün bina etmektir. Eğitim sistemi dünyadaki her yeniliğe, her değişime açık olmalı; yeni fikirlere muhafazakâr reflekslerle karşı çıkacağına saçma bile gelse alkışlamalı. Bin tane kulağa hoş gelmeyen fikrin içerisinden bir tane doğru fikir çıkıyorsa geri kalanına tahammül edilebilir. Bin tane suskunluktansa doğru düzgün bir fikir çıkmaz. Yeni düşüncelere açık olmak, yeni fikirleri hoşgörüyle kabul etmek gerekir ki ilerleme olabilsin.

değişim Değişime Direnmek hoşgörü töre türk töresi
mehmetEkim 18, 2018

Post navigation

Zorba [Nikos Kazancakis] → ← Amerika [Franz Kafka]

Bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Related Posts

Türk Töresi [Ziya Gökalp]

Türk Töresi, Orta Asya’da yaşamış olan atalarımızın inanışlarıyla ilgili çeşitli bilgiler içeriyor. Eski Türklerin dinleri, inanışları, kutsal objeleri, destanları, yaşayışlarıyla ilgili çeşitli kaynaklardan alınmış bilgiler Ziya Gökalp tarafından tasnif edilerek […]

Fikirlerin Yayılma Hızı

fikirler nasıl da yayılmıyor artık farkında mısın Kerem Abi?

Bu Delilik Değil mi?

Sokağın ortasında durup etrafınıza bakın. Her yerden markalar fışkırıyor. Maddi ve manevi her şey, paraya çevrilebilirlikleriyle ölçülür oldu artık. Sayılarla ifade edilemeyen şeyler insanlığın ilgi alanının dışına kayıyor. Yeni nesil […]

Poşet Uygulaması – Hedef Şaşırtma

Dünya bu kadar kirletilirken ve kimsenin buna sesi çıkmazken bu poşetlerin paralı olması hadisesi nereden çıktı diye soruyorsanız kendi kendinize, cevapları vereyim. Poşetlerin paralı olmasının çevre kirliliği ile uzaktan yakından […]

Son Yazılar

  • Üzümün Kardeşliği [John Fante]
  • Kör Nişancı [Kurt Vonnegut]
  • Türk Töresi [Ziya Gökalp]
  • Hüznün Fiziği [Georgi Gospodinov]
  • Meşhedi ile Devrialem [Ercüment Ekrem Talu]

Son Yorumlar

  • Türkiye’nin Yakın Tarihi [İlber Ortaylı] için mehmet
  • Türkiye’nin Yakın Tarihi [İlber Ortaylı] için Ramazan A.
  • Telefonla Konuşma Adabı için M. Ufuk Mistepe
  • Fidel Castro’nun Ardından için A.Yusuf Aydın
  • Yaya Geçidi Selfie’si için Gökçen

Kategoriler

Son Yazılar

  • Üzümün Kardeşliği [John Fante]
  • Kör Nişancı [Kurt Vonnegut]
  • Türk Töresi [Ziya Gökalp]
  • Hüznün Fiziği [Georgi Gospodinov]
  • Meşhedi ile Devrialem [Ercüment Ekrem Talu]

Üzümün Kardeşliği [John Fante]

Sabah üstü düşünüyorum, annesi için ağlayan ihtiyar adamın hikayesi hangi kitaptaydı diye. John Fante, Üzümün Kardeşliği romanında geçiyordu. Romandaki anlatıcının seksenlik babası her gece annesini sayıklayarak uyuyor. İşin ilginç tarafı […]

Kör Nişancı [Kurt Vonnegut]

Kurt Vonnegut’un izini sürmeye yeni başladım. Yazarla  tanışıklığım biraz daha eski. Ne zaman ki Allah Senden Razı Olsun Bay Rosewater’i okudum, izini sürecek birini bulmuş oldum böylelikle. Şimdi Vonnegut izi […]

Türk Töresi [Ziya Gökalp]

Türk Töresi, Orta Asya’da yaşamış olan atalarımızın inanışlarıyla ilgili çeşitli bilgiler içeriyor. Eski Türklerin dinleri, inanışları, kutsal objeleri, destanları, yaşayışlarıyla ilgili çeşitli kaynaklardan alınmış bilgiler Ziya Gökalp tarafından tasnif edilerek […]

Hüznün Fiziği [Georgi Gospodinov]

Hüznün Fiziği, pek de roman gibi değil. Arka kapağındaki “labirent roman” ibaresinden anlamam gerekiyordu. Anlatıcının herhangi bir şey anlatmadan her şeyi anlattığı türün adı “labirent roman” mı acaba? Olabilir. Burada […]

|